🔥 Gözden kaçırmayın
Peking Üniversitesi'nde Teknoloji ve Etik Konferansı: Turing Ödüllü Martin Hellman'dan Küresel İş Birliği ÇağrısıBeden Olmadan Hissetmek: Ortaçağdan Günümüze Zihin- Beden İlişkisi
Peking Üniversitesi'nde yürütülen disiplinlerarası bir çalışma, Ortaçağ felsefesi ile modern nörobilim arasında çarpıcı bir bağlantıyı ortaya koyuyor. Araştırmacılar, Aziz Augustine ve Thomas Aquinas gibi düşünürlerin, bedenden ayrılmış ruhların yeniden dirilişten önce nasıl algılayıp hissedebildiğini açıklamak için kullandıkları "beden benzerliği" (similitudo corporis) kavramı ile günümüzdeki hayalet uzuv ağrısı fenomeni arasında paralellik kuruyor.
Hayalet Uzvun Tarihsel Kökleri
Ortaçağ düşünürleri, ruhun maddi bir beden olmadan da bir "beden benzerliğine" sahip olabileceğini ve bu sayede algılamaya devam edebileceğini tartışıyordu. Professor Minnis'in de belirttiği gibi, "Bir beden hissetmek için bir bedene sahip olmak gerekmez." Bu düşünce, Dante'nin eserlerindeki hayalet tasvirlerine de yansımıştı. Günümüzde ise nörobilim, bir uzvunu kaybeden kişilerin o uzuvda ağrı, kaşıntı veya hareket hissi duymaya devam ettiği hayalet uzuv sendromunu inceliyor.
Beyin Bir Algı Makinesi mi, Yoksa Daha Fazlası mı?
Bu bulgular, temel bir soruyu gündeme getiriyor: Beyin sadece fiziksel duyuları işleyen bir makine mi, yoksa bedensel deneyimi aşma potansiyeline sahip bir araç mı? Her iki durumda da, beynin fiziksel bir karşılığı olmayan deneyimler yaratma ve sürdürme kapasitesi dikkat çekiyor. Bu durum, zihin
Peking Üniversitesi'ndeki bu çalışma, insan bilinci ve algısının doğasını anlamak için farklı disiplinlerin bir araya gelmesinin ne kadar verimli olabileceğini gösteren önemli bir örnek teşkil ediyor.
💬 Yorumlar
💭 Yorum Yap